28 Aralık 2008 Pazar

Yaw VIX karıştırma adamın kafasını yahu!!!



"Tüketicinin korku endeksi" olarak da bilinen ve piyasalar tarafından oynaklık beklentisini öngörmek için kullanılan ünlü VIX endeksi acaba artık teklemeye mi başladı? Nerden mi çıktı? Şurdann ----------- bakınız şekil a-1; Normaldene zaman VIX yükselse, en basitinden S&P 500 endeksinde düşüş anlamına gelir bu.. Yani korku endeksi arttıkça borsa düşüşe geçer.. Tam tersi de geçerlidir, yani VIX düşüşe geçerse yatırımcının oynaklık beklentisi azalmış demektir bu da yaşasınnnnn S&P 500 de çıkış yaşanacak demektir. (Benim için inse de bir inmese de tek kuruş birikimi olmayan bir gazeteci için ancak heyecan verici bir yazı konusu olabilir bu, hani belki sizi ırgalıyordur diye yazıyorum :)) ). Neyse.... Gelin görünki şu piyasaların en kötü ayı olarak tarihe geçen ekim ayında olan oldu. VIX'in S&P 500 endeksindeki son 21 yılın en büyük aylık kaybını öngörememesinin ardından oynaklık beklentilerine itibar etmemeye başladı. VIX endeksi 1987'deki piyasa çöküşünden bu yana en sert aylık düşüşÜn görüldüğü ekim ayında yüzde 17 düşüş yaşanırken S&P 500 hisselerine "al" sinyalleri veriyordu. Lehman Brothers çökmeden bir hafta önce VIX endeksi 24,39'dan kapanmıştı. Yani S&P 500'ün yıllık bazda yüzde 24,39'dan fazla dalgalanmayacağı öngörülüyordu. Ancak bir ay sonra S&P 500 endeksi 899.22 puandan yani VIX'in tahmin ettiğinden yüzde 23 aşağıda bir seviyeden kapandı.
Şİmdi tüm bu olanlar yüzünden VIX'in artık güvenilir bir gösterge olup olmadığı tarışılıyor. Graifkte de görüldüğü gibi VIX'in düştüğü bölgelerde S&P endeksi öyle çılgın artışlar yaşamıyor oldukça yatay bir seyir izliyor.
VIX'i C-RSI endeksi
ile birlikte izleyin

Bir kaç gündür VIX üzerine bu şekilde kafa yorarken bir makale okudum ki, ohh yeaaahh diyesim geldi. Başka bir göstergeyle birlikte takip edin kardeşim diyor makaleyi yazan, öyle sadece VIX-S&P 500 ilişkisi kurmayın yavan yavan... C-RSI yani göreceli güç göstergesi de diyebiliriz bu endekse.. VIX'i bu endeksle beraber değerlendirdiğimizde S&P'deki hareketleri daha doğru öngörmek mümkün... C-RSI'ın negatif olduğu bölgelerde, VIX istediği kadar düşüşte olsun S&P 500 endeksinin çıkışının önüne adeta set çekiyor..
Napıyormuşuz?? Bundan sonra VIX'e bakarken, C-RSI'ı da takibe alıyormuşuz :)) Ben izlemeyi düşünüyorum..

3 Aralık 2008 Çarşamba

IMF'yle anlaşma olmazsa Türkiye resesyona girer!!




Geçen gün Referans'ta çıkan röportajımı aynen koyuyorum aşağıya.. IMF için baskılar artıyor mudur nedir??? İş çevresi, piyasa, şimdi de Moody's..
2 senedir ABD için konuştuğumuz resesyon muhabbeti nasıl da aklımızın ucundan geçmezdi.. Türkiye resesyona girer ya da girmez, dahası en büyük iş ortakları patır patır resesyondayız derken zaten çok şaşırtıcı bir sonuç olmaz bu, ama...
kişisel olarak IMF'nin ya da başka bir çıpanın bizi resesyondan kurtaracak tek güç gibi gösterilmesi olayından hıoşlaşmıyorum... neyse bu ayrı mevzu bi ara yazarım...

s.


Türkiye'nin notunu krizde indirmeyen tek kredi kuruluşu olan Moody's'in Türkiye Masası Şefi Kristin Lindow IMF ile anlaşma olmazsa Türkiye'nin resesyona gireceğini iddia etti. Lindow'a göre piyasalar ve iş çevresi IMF tipi çıpalar istiyor.


Sıla Özçelik- Röportaj /REFERANS

Krizin Türkiye de dahil olmak üzere gelişmekte olan piyasalara sıçramasının ardından Türkiye'nin kredi notunu indirmeyen tek kredi derecelendirme kuruluşu olan Moody's'in Türkiye Masası Şefi Kristin Lindow uyardı: "IMF ile anlaşma olmazsa Türkiye 1 ila 2 yıl içinde resesyona girer". Lindow dün ikincisi düzenlenen yıllık "Türkiye'nin Kredi Riski" konferansında yaptığı sunumda, merkez bankasının elinde kullanabileceği 70 milyar doları olduğunu ancak Türkiye'nin 130 milyar dolara yakın finansmana ihtiyacı olduğunu, IMF ile yapılacak bir anlaşmanın ise güven vereceğini belirtti. Türkiye'nin dış borcunun 320 dolara çıkarak ikiye katlandığının altını çizden Lindow, Referans'a verdiği röportajda IMF ile anlaşma olmadığı takdirde daha az dış finansman imkanı bulu8nabileceğini, bunun daha düşük büyümeye neden olafağı dolayısıyla da resesyonun gündeme geleceğini belirtti.
"Dış finansman devlet mevduatlarını düşürmek, döviz rezervlerini kullanmak gibi başka yollarla sağlanabilir ama IMF ile yapılacak bir anlaşma hem iş çevrelerine hem de piyasaya güven verir" diyen Lindow IMF'nin üzerine yapışmış olan önyargılardan kurtulmanın şart olduğunu söyledi ve ekledi: "Politika yapıcılar farkındalıklaırını korumalı ve IMF'ye ilişkin "sadece başarısız olunursa ya da acil durumlarda gidilir" düşüncesinden kurtulmalı. Piyasa da iş çevresi de Türkiye'nin ters bir yola girmeyeceğini garanti edebilmek için IMF ya da benzeri çıpaların devereye girmesini istiyor. Herke,s TÜSİAD ve diğer iş grupları, hükümeti kriz karşısında geç adım atmakla suçladı. İş hayatının hassasiyeti, tüketicinin hassasiyeti çok önemlidir ve bazen tüm seyri değiştirebilecek güçtedir." Lindow'a göre Türk hükümetinin orta vadeli stratejisinde IMF ile bir anlaşma yapılacak gibi görünüyor.
IMF'ye vurduğunuz 'polis'
damgasından kurtulun

Türkiye'de IMF'nin halk üzerinde olumsuz bir imajına ilişkin bir soruya "Bu Türkiye'ye has bir durum değil. Bir çok ülke "Bunu kendimiz için yapıyoruz" demek yerine IMF'yi suçlamayı tercih eder. Bir kuruma "polis" ya da "baskı unsuru" sorumluluğu yüklerseniz, insanlar üzerinde negatif bir izlenim uyandırır" şeklinde cevap verdi. Bir ara Türkiye IMF'nin gözetiminde gibi göründüğünü ve bir çok alanda gitmesi gereken reformlardan ötürü IMF programından çıkmayacak izlenimi çizdiğini söyleyen Lindow, şu andaki durumun çok farklı olduğunun altını çiziyor. Artık sermayeye ilişkin koşulların hızla değiştiğine dikkat çeken Lindow, "Türkiye çok 'olağandışı' dış koşullarla çevrelenmiş durumda. Bu koşullarla başedebilmek içinde doğru adımları atmak ve IMF'ye ilişkin önyargılarından ve vurduğu damgalardan sıyrılmak zorunda" diyor.
Lindow'un kontrol listesinin
başında IMF ile anlaşma var

Lindow'un kredi notunu ele alırken takip edeceği kontrol listesinin başında IMF ile anlaşma olup olmayacağı var. Cari açığın nereye kadar sürdürülebilir olacağı ile dış finansman açığının orta vadede canlanıp canlanmayacağı da Moodys'in Türkiye'yi değerlendirirken önümüzdeki dönemde göz önüne alacağı kriterler arasında yer alacak. Lindow; önümüzdeki dönemde kredi notunda değişiklik ihtimalinin olup olmadığına ilişkin bir soruya ise "Görünümü değiştirmek için hiç bir sebep göremiyorum. Sermayeye en fazla ihtiyacı olan kesim olarak gördüğümüz özel sektör için finansman imkânı hâlâ mevcut. Kamu sektörü de borcunu çok fazla artırmadı. 2007 yılında hükümet dış borçlarını da azalttı. Dolayısıyla Türkiye'nin notunu değiştirmeme kararı aldığımızda da bunlara ve krize nasıl cevap verdiğine baktık" şeklinde cevap verdi.

Cari açık daralacak ama dış
finansman ihtiyacı azalmaz

Tüm kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye için en önemli risklerin başında gösterdiği cari açık sorunuyla ilgili olarak ise olumlu beklentiler var. ABD'den Avrupa'ya kadar bir çok ekonomide azalan talep ve düşen emtia fiyatları ile gerileyen enflasyon Türkiye'de de beklentilerin altında gelmişti. Lindow'a göre bu Türkiye'nin cari açığında önümüzdeki dönemde daralma yaşanacağının bir işareti.
Ancak dış finansmana ihtiyaç duyulmasının en temel sebeplerinden biri olan yüksek cari açık daralacak olsa da Lindow'a göre hükümetin dış finansman ihtiyacı yine de sürecek. Türkiye ile aynı sepette değerlendirilen Macaristan'ın kredi notu son 2 yıl içinde 2 kez Moody's tarafından düşürüldü. Buna rağmen bir çok gelişmekte olan piyasanın kredi notu halen Türkiye'den fazla. Bu konuyla ilgili olarak Türkiye'nin halen ağırlıklı bir biçimde iç piyasaya bağlı olduğunu ve çok fazla dış borç yaptığını belirten Lindow, "Türkiye'den yüksek not verdiğimiz rakip gelişen piyasaların Türkiye kadar dış finansmana ihtiyacı yok. Bu krizden çıkmak için Türkiye'nin 'dış finansmana ihtiyacımız yok' deme lüksü de yok" dedi. Lindow ayrıca notları daha yüksek rakiplerine kıyasla yine de Türkiye'deki kurumlarda daha fazla güçlenme ihtimali olduğunu düşünüyor.